26 Temmuz 2025 Cumartesi

Muhteşem bir koruluk içinde: Hidiv Kasrı

Hidiv Kasrı, İstanbul’un Anadolu yakasında, Beykoz ilçesinin Çubuklu sırtlarında, doğa ile iç içe olacağınız harika bir koruluk içinde yer alıyor. İstanbul'da boğaza nazır, orman dokusu içinde nefes alacağınız bir yer aradığınızda İstanbul'un Koruları can yeleği gibi yetişiyor imdadınıza!. İşte o korulardan biri de Hidiv Kasrı Korusu. Öncelikle kısacık da olsa, muhteşem mimarisi ve boğaz manzarasıyla Hidiv Kasrı'nın tarihinden bahsetmek isterim. 

Hidiv Kasrı, 1907 yılında Mısır’ın son Hidivi, Abbas Hilmi Paşa tarafından İtalyan mimar Delfo Seminati’ye yaptırılmış. Vakti zamanında Osmanlı İmparatorluğu’nun Mısır valilerine 'Hidivlik Makamı' diye bir makam  verilirmiş. Genç yaşlarında Osmanlı’nın Mısır valilerinden olan “Hidiv Abbas Hilmi Paşa”19. yüzyılın sonlarında, Mısır’daki İngiliz nüfuzunu kırabilmek ve Osmanlı Devleti’nden destek sağlayabilmek için uzun süreli İstanbul’da kalması gerektiğinden...  1903 yılında günümüzde kasrın bulunduğu yerde bulunan iki ahşap yalı satın alır. Bir süre sonra da yalıların arkasındaki ağaçlık yamaçları ve üst düzlüğü kapsayan 270 dönümlük bahçeyi de alarak... burayı muhteşem bir koruluğa çevirir. Abbas Hilmi Paşa, önce Ahşap yalıları yıktırır ardından1907 yılında, 1000 m2 alan üzerine, İtalyan Mimar Delfo Seminati’ye, o devrin mimari modasına uygun olarak Art Nouveau tarzında görkemli bir kasır ve üzerine de İstanbul Boğazı’nı gören bir kule inşa ettirir. 

16 Temmuz 2025 Çarşamba

Yeşilırmak'ın can verdiği güzel Amasya

 

Birkaç yılın ardından yeniden Amasya'da olmak güzeldi. Erzincan'a giderken, Yeşilırmak'ın iki yanına kurulmuş olan Amasya'dan transit geçmeye gönlümüz razı olmaz. Ve bir gün de olsa, sevdiğimiz kadim şehir Amasya'da mutlaka konaklarız. Bu, hem bize bir dinlence, hem de yeniden özlediğimiz şehirde gezme fırsatı verir. 

Yine bu yıl da Anadolu yolculuğumuzun gözde şehirlerinden oldu Amasya. Üstelik bayram üzeri oldukça kalabalıktı. Bazı kalabalıklar yorar insanı ama Amasya'da cıvıl cıvıl, neşeli ve eğlenceli bir kalabalık vardı! 

7 Temmuz 2025 Pazartesi

Dünyanın tek traverten set gölü; Otlukbeli Gölü

Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet ile Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan arasında gerçekleşen ve 15'inci yüzyılın en büyük savaşlarından biri olarak kabul edilen ve savaşla adını tarihe yazdıran Erzincan'ın Otlukbeli ilçesi aynı zamanda 1855 rakımlı kızıl traverten gölüyle de görmeye değer.
Erzincan seyahatlerimizde genellikle görmediğimiz yerlere gidiyoruz. Daha önce Otlukbeli'ne gitmiş ancak traverten gölünü görmemiştik. Bu yüzden Otlukbeli'ne gitmek üzere yola çıkıyoruz.
Otlukbeline varınca, ilçede küçük bir turun ardından rotamızı bu defa Otlukbeli Gölü'ne çeviriyoruz. Nevigasyon bizi Küçükotlukbeli istikametine yönlendiriyor, ancak 'hedefinize vardınız' denilen yerde, ortada göl yok! Üstelik hiçbir yön levhası da göremiyoruz! Küçük bir handikap anı yaşıyor! Toprak bir yolda ilerlerken çoban abilerimize gölü soruyoruz! Türkçeyi tam bilemeyen muhtemelen Afgan'lı çalışanın diğer çobana bizi işaret ederek derdimizi güç bela anlattığımız yol tarifiyle nihayet Otlukbeli ilçesi ile Küçükotlukbeli beldesi arasındaki lokasyonda ana yoldan saparak 1 km den az bir mesafeden sonra Otlukbeli Gölü'ne ulaşıyoruz.

2 Temmuz 2025 Çarşamba

Divriğinde bir şaheser: Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası

1985 yılında UNESCO tarafından "Dünya Kültür Mirası" listesine alınan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası hep görmek istediğimiz yerlerden biriydi. Bayram münasebetiyle Erzincan'a gitmişken yakın çevreyi de gezecek ve daha önce gerçekleştiremediğimiz yerleri de bu vesileyle ziyaret edecektik. Sivas'ın Divriği ilçesinde yer alan bu muhteşem yapıyı görmek artık kaçınılmaz olmuştu.

Programımızı yapıyor ve ilk günümüzü Kardere'de geçirdikten sonra 2. gün rotamızı Sivas Divriği'ne çeviriyoruz. Erzincan Kemah'tan hareketle yaklaşık 2,5 saat sonra Divriği'ne ulaşıyoruz. Bir yanda Ulu Cami ve Darüşşifası diğer yanda tarihi Divriği Kalesi yer alıyor.

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası geçtiğimiz yıl 2024'te Türkiye'nin 50. Milli Parkı ilan edilmiş. Yapılan yeni düzenleme ve peyzaj ile etrafı çevrilmiş. Hemen üst tarafına da seyir terası yapılmış. Bayramın 4. günü olmasına rağmen kompleks bir hayli sakindi. Bu bizim için iyi de oldu. Rahat rahat gezdik ve bol bol fotoğraf çektik.

Uzaktan bakıldığında çok sade bir yapı görünümde ancak yakına geldiğimizde birer mimarlık, mühendislik şaheseri ile karşılaşıyoruz.

28 Haziran 2025 Cumartesi

Bayramda Anadolu yollarında...

Yine yeniden küçük bir Anadolu gezisine çıkmak üzere düştük yollara. Dört günlük bayram tatiline artı hafta sonunu da ekleyince, ortalama bir haftalık süreci doğanın kucağında geçirmek güzeldi. Tabi ki büyüklere bayram ziyaretlerimiz bir vesile oldu. Bayramın ilk iki gününü Bandırma'da, geriye kalan günleri de bu defa eşimin baba ocağı Erzincan'da geçirecek ve her zamanki gibi ara durağımız Amasya' da da bir gün konaklayacağız. Ayrıca Erzincan çevresinde de daha önce gitmediğimiz ve ziyaret etmeği düşündüğümüz yerleri de planımıza dahil ediyor olacağız. 

Bayramın ilk iki gününü Bandırma'da geçiriyoruz. Her ne kadar "bayramlar eskisi gibi değil!" denilse de, biz geleneksel ritüellerimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Bayram sabahı ma-aile bayramlaşma faslımız ve el emeği yaptığımız tatlı ikramlarımızın ardından ilk işimiz mezarlığa gitmek oluyor. Önce değerli babamıza uğruyoruz!. Hayattayken kendisine armağan ettiğim ve ölümünün ardından mezarına ektiğim kırmızı güle bakıyorum kurumuş mudur diye!. Onun canlı olduğunu görmek yüreğime su serpiyor!. O gül, babamla aramdaki çok özel bir bağ!. Farklı bir cins, bodur...saksıda da yetişebiliyor. O hiç kurumasın ve canlı kalsın istiyorum. Otlarını temizleyip, suladıktan sonra...akraba ve dost mezarlara da kısa bir ziyaretin ardından... suskunlar diyarını geride bırakıp, yeniden hayatın içine, günümüz dünyasına karışıyoruz. 

12 Mayıs 2025 Pazartesi

İda Dağında bahar

Günler nasıl da pervasızca geçiyor!. Hayat delicesine hızlandı!. Yoksa yavaşlayan ben miyim? Bilemedim. Zamanın ipine asıldıkça asılıyorum. Yine de her şeye yetişebilmem mümkün değil. Hâl böyle olunca bloğuma da eskisi gibi zaman ayıramıyorum. Bazen de resim yapmak yazma isteğimin önüne geçiyor. Duygularımı resmederek dillendiriyorum. Önceden günlük tutar gibi yazardım. Sonra çözümü aylık güncelerde buldum :) Ama boşluklar, bir ayı geçince hemen alarm zilleri çalıyor bende:) Anlatacaklarım birikti. Tabi ki artık zamanın gelmesini beklemiyorum, o hiçbir zaman gelmez!. Sen ona gideceksin!. bunu biliyorum.

Ben de geldim işte! ;)  Nereden başlasam ki? 

Gündemden güncele doğru!...

14 Mart 2025 Cuma

ELHAMRA SARAYI Endülüs'ün Yaşayan Efsanesi!


Endülüs gezimizin en özel rotasını Elhamra Sarayı oluşturuyor. Bir düş bahçesinin içinde, zamanın durduğu bir yer gibi; Kızıl tepelerin ardından, bir bilgelik mabedi olarak karşımıza çıkıyor. Endülüs mimarisinin ve İslam Sanatı’nın en güzel örneklerinden biri olan Elhamra Sarayı, Gırnata’da yani şimdiki adıyla Granada şehrinde, Daro ve Genil ırmaklarına hakim sarp bir tepe üzerinde yer alıyor.

Kimilerine göre Elhamra Sarayı'nın Sierra Neveda Dağları'nın hemen eteğine kurulması; saraya muhteşem bir arka fon oluştururken, dağın her mevsimde değişen görüntüsü eşliğinde, güneş ışıklarının türlü oyunları ona bambaşka bir gizem ve ihtişam katarken aynı zamanda düşmanlarını da olası tehlikelere karşı, daha hakim bir tepeden gözetlemeyi sağlamak için yapılmıştı. İnşaatında kullanılan toprak malzemenin renginden dolayı, Elhamra'ya -kızıl- adı yakıştırılan ve ilk olarak askeri bir alan olarak tasarlandıysa da zamanla (Sultan I.Yusuf ve ondan sonra gelen) emirlerin eklediği bahçeler, kasırlar ve köşklerden oluşan muhteşem bir saraya dönüşür.   

Elhamra Sarayı sadece Müslüman coğrafyanın değil, tüm insanlığın en görkemli medeniyeti ve en önemli tarihsel miraslarından biri olarak, 1984 yılında Unesco Dünya Kültür Mirası listesine alınır.

26 Şubat 2025 Çarşamba

MİHRİ HATUN, Adını Venüs'e yazdıran kadın!

 


Şu kadim topraklardan kimler gelip geçmedi ki!. kimileri adını dağlara, taşlara yazdırdı!. kimileri yüreklerimizde sonsuza dek yaşayacak... ama kimileri de var ki, ulaşılmaz dediğimiz diyarlara, hem de çok-çok uzaklara!... semalara kadar uzanıp adını bir gezegene yazdırdı!.
'Böyle de iz bırakmak!. Galakside hem de!.. kime nasip olmuş ki!' dediğinizi duyar gibiyim...Üstelik O, bir Türk kadınıydı! Sıradan bir kadın değildi elbette.. İşte O kadın, İlk  Divan Şairimiz  MİHRİ HATUN'du. 
Devamı: Arşivde Mihri Hatun